Yerli-millî-milliyetçi İslâmlık

11/01/2016 § Yorum bırakın

İslâmlıklar Üzerine -Herkesin ve Hiç Kimsenin İslâm’ı- adlı kitaba girmedi bu yazı. Ancak kitabın önsözünde şu kadarını söylemiştik: “Modern bir yaklaşım olan İslamcılığın Orta Doğu’da yükselişi de sadra şifa olmadı. Biri diğerini nakzeden çok sayıda İslâmlık ve İslamcılık anlayışı ortaya çıktı ve bunlar birbirleriyle çatıştılar. Günümüz dünyasında çok sayıda “İslâmlık” var. Bu itibarla İslam, tabir caizse artık herkesin ve hiç kimsenin İslam’ı…”

Şimdi, buna ek olarak -bir zeyl mahiyetinde-, özellikle bir takım çevreler tarafından konunun göz ardı edilen önemli bir yönüne ilişkin söyleyeceklerimiz şunlardır:

Memlekette kafatasçılıkla malul çevreler var olduğu gibi bir de milliyetsizlikleriyle övünen çevreler var, bunlar milliyeti belirlenemeyen düşürülmüş uçak gibiler, “sadece insanız”, “sadece Müslümanız” falan diyorlar, uzaydan gelen, kimliği belirlenemeyen insanlar, ne oldukları meçhul Müslümanlar, vahim! Hemen bu noktada milliyetin ve sözünü ettiğimiz türden bir millîliğin ya da milliyetçiliğin kafatasçılıkla, kavmiyetçilikle, modern anlamda ulusçulukla hiçbir alakasının olmadığını özellikle belirtelim.

« Read the rest of this entry »

Uçtum akıllılar için apolitik perspektif önerisi

21/12/2015 § Yorum bırakın

İnsan olmak için irfan sahibi olmak lazım, irfan sahibi olmayan insan müsveddeleri, tarih boyunca ancak leşçilerin yiyebileceği dünyanın peşinden koşturdular. Oysa dünya bizim evimiz değil, konakladığımız bir han sadece, gelip geçeni çok, hal böyleyken zengin olma sevdası, iktidar hırsı, insanlar üzerinde tahakküm kurma isteği de neyin nesi?

Tasavvufun büyük isimlerinden İsmail Hakkı Bursevî -ki 120 eser telif etmiştir-Kitâbu’l-Envâr’ında dünyanın bir felse değmeyeceğini söyler.

Eğer vezn eylesen bir felse değmez hâl-i dünyâya

Bilen yanında budur hâl-i dünyâ tâ ki dünyâdır

“Fels mangırdır” der, Bursevî, “Ya’nî ârif-i billâh olan yanında dünyâ, dünyâ olalıdan beri dünyâ ve ahvâl-i dünyâ bir mangıra değmez ve bî-kıymettir ve cenâh-ı baûza bile mevzûn değildir.”(1) « Read the rest of this entry »

Kafadan gayri müsellah insanlar diyarı

29/05/2014 § Yorum bırakın

Arada birkaç istisnai durum söz konusu ise de insanlık mağlup oldu, hem de defalarca, tarihin özeti bu. İşin ilginç tarafı, dünya bizim elimizde yaşanacak bir yer olmaktan çıkmışken her birimiz kendimize kurtarıcı rolü biçmişiz. Ne var ki iki kişi bir araya geldiğimizde anlaşamıyoruz, sonra dünyadan şikâyet ediyoruz, “Neden kötülük var, neden insanlar birbirini öldürüyor?” vs. diye dert yanıyoruz. İnsanın olduğu yerde sorun var, bu kesin. Cemil Meriç, “Savaşlar absürt, işkence absürt ama bu kanlı komedyanın rejisörü bizleriz, ıslıkladığımız kendi eserimiz” diyor, akıllı adam.

Gelinen eşikte düşünce problemini aşabilmiş değiliz; politika düşünceyi sürgüne gönderdi, toplum baştan aşağı politize oldu, felsefî meseleler üzerinde kafa yoranların sesi pek duyulmuyor artık. Akıllı, bilinçli, düşünen insan bulmak iyice zorlaştı. Hâlbuki en sağlam kale düşüncedir, o kale düştü mü yapılacak pek fazla bir şey kalmaz, tek başına politik yaklaşım hastalıkları ikiye katlar. Kaldı ki politik duruş göstermeden önce insanî duruş göstermek gerekir, ikincisi olmadan birincisi bir hiç çünkü.

« Read the rest of this entry »

Deliliğin kısa tarihi

18/04/2014 § Yorum bırakın

Tarihin neredeyse tamamına delilik hâkimdir. Uzun bir tarih elbette, ancak yer ve zaman mahdut olduğu için bu tarihin belli başlı noktalarından ve öne çıkan birkaç şahsiyetten söz etmekle yetinmek en iyisi.

İlk çiti çakıp “Burası benim” diyen vatandaştan atom bombasını yapan “ileri zekâlılara”, parayı icat eden Lidyalı kardeşlerimizden Wall Street’i kuran “akıllılara”, piramitleri inşa ettiren Firavunlardan çölün ortasında dünyanın en yüksek gökdelenlerini yaptıran Şeyhlere kadar uzanır deliliğin tarihi.

« Read the rest of this entry »

Felsefî çöküş, düşünsel iflas, entelektüel ölüm

07/02/2014 § Yorum bırakın

Düşünmek arayış içinde olan insanların işi. Hangi arayış? Bin bir çeşit arayış var; iktidar-güç arayışı, ekonomik çıkar arayışı, cinsellik arayışı, şan-şöhret arayışı… Hemen herkes şu veya bu şekilde bir arayış içinde. Aslolan hakikat arayışı, anlam arayışı. Kendini bilme-tanıma çabası, varlığa, insana, hayata, tarihe, topluma dair esaslı sorular sormak, ne olup bittiğini anlamaya çalışmak, dünden ders alarak bugünü anlamlandırma ve şekillendirme, yarını inşa etme gayreti…

Eylemin kaynağı düşünce, bu yüzden tarih doğru ya da yanlış temelde düşüncenin ürünü, yani tarihin yapıcısı olarak düşünce eylemden önce geliyor. İnsan doğru düşünebildiği ölçüde ıslah edici tutum ve davranışlar ortaya koyarken, yanlış düşündüğü ölçüde de yıkıma yol açıyor, düşünebildiği ölçüde derin, anlamlı, tutarlı, yapıcı, düşünemediği ölçüde yüzeysel, anlamsız, tutarsız, yıkıcı, düşünebildiği ölçüde yükseliyor, düşünemediği ölçüde alçalıyor; düşünce sağlıklıysa eylem ıslah edici, düşünce bozuksa eylem yıkıcı.

« Read the rest of this entry »

Where Am I?

You are currently browsing entries tagged with felsefe at Kara Kirpi.